Yenidoğan İşitme Testi (Taraması) Nedir (2025)

Odyone

Odyone

· 9 dk okuma süresi
Yenidoğan işitme tarama programları, bebeklerin işitme kaybını erken tespit etmeyi amaçlayan bir sağlık taramasıdır. Tarama testleri, işitme kaybı şüphesi olup olmadığını belirler ve ileri değerlendirme gerektiren bebekler uzman kliniklere yönlendirilir. Kullanılan testler arasında Transient Evoked Otoakustik Emisyon (T-OAE) ve Otomatize İşitsel Beyin Sapı Cevapları (OABR) bulunur. Erken tanı ve müdahale, işitme kayıplı çocukların dil ve bilişsel gelişimini destekler. Ancak Türkiye’de, taramadan kalan bebeklerin kontrol randevularına getirilmemesi nedeniyle tanı ve cihazlandırma süreçlerinde gecikmeler yaşanabilmektedir. Bu süreçlerin iyileştirilmesi, işitme kayıplı çocukların eğitim ve sosyal gelişimine önemli katkılar sağlayacaktır.

Yeni yazılarımızdan haberdar olmak ister misiniz? Haftalık Odyoloji bültenine Ücretsiz abone ol, sana her hafta odyolojide olup bitenleri gönderelim.

Yenidoğan İşitme Tarama Programları

Yenidoğan işitme tarama programlarında amaç doğumdan sonra anne ve bebek hastaneden taburcu olmadan önce işitme tarama testlerini uygulamak, testten kalan bebekleri birkaç gün içinde yeniden test etmek, bu testte de kalan bebekleri ise ileri odyolojik tetkikler için uzman kliniklere yönlendirmektir.

Image

• Tarama testleri işitme kaybının derecesi veya türü hakkında bir bilgi vermemekte, sadece işitme kaybı şüphesi olup olmadığını saptamakta kullanılmaktadır. Test sonuçları “geçti” veya “kaldı” olarak elde edilmekte, test sonucu kaldı olarak çıkan bebekler işitmenin detaylı olarak incelenmesi için uzman odyoloji kliniklerine yönlendirilmektedir.


• Tarama testlerinde Transient Evoked Otoakustik Emisyon (T-OAE) ve Otomatize İşitsel Beyin Sapı Cevapları (OABR) olmak üzere iki tür test kullanılmaktadır.
T-OAE’ler sağlıklı kokleadan yayılan düşük şiddetli ses enerjileridir. Bu sesler dış kulak yoluna yerleştirilen bir mikrofonla toplanıp özel bir bilgisayar programı yardımıyla analiz edilmekte ve sonuçlar geçti-kaldı olarak kısa sürede elde edilebilmektedir. Eğer bebek hareket etmiyor ve ağlamıyorsa bu yöntemle her iki kulağın testi birkaç dakika içinde tamamlanabilmektedir. Hafif derecede bir işitme kaybı bile emisyonların elde edilmesini engellemektedir.


İşitsel Beyin Sapı Cevapları (ABR) işitme siniri ve beyin sapı nöronlarının işitsel uyarana cevap olarak ürettikleri elektriksel aktivitenin ölçülmesi olarak tanımlanmaktadır. Taramanın yanı sıra tanısal olarak da işitme eşiklerinin saptanmasında ve işitme kaybı türünün belirlenmesinde kullanılmaktadır. O-ABR’de kulağa düşük şiddet seviyesinde (30-45 dBHL) uyaran gönderilerek gelen cevaplar kaydedilmektedir.


• Elde edilen cevaplar özel bir bilgisayar programıyla analiz edilmekte; sonuçlar geçti veya kaldı olarak verilmektedir.


• Bebeğin test süresince uyuması ve hareketsiz olması test sonuçlarının güvenilirliğini arttırmaktadır. Tarama testlerinde bebeğin geçti sayılması için test sonuçları her iki kulağında da “geçti” olarak elde edilmelidir.

Tanılanmayan veya geç tanılan işitme kaybı çocuğun dil, sosyal, duygusal, bilişsel, akademik gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunlara bağlı olarak da işitme kayıplı nüfusun topluma sağlanan eğitim ve kariyer olanakları sınırlanmakta dolayısıyla genel hayat kalitesi yetişkin yaşlarda istenen düzeye ulaşamamaktadır.

Günümüzde işitme kayıplı bebekler için erken tanı kriteri işitme kaybının doğumdan sonraki 3 ay içinde saptanarak kesinleştirilmesi, erken eğitim kriteri ise bebeğin en geç 6 aylıkken cihazlandırılarak aile merkezli programlarda eğitime başlaması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Belirtilen kriterleri gerçekleştirmek amacıyla dünyada birçok ülkede yenidoğan işitme tarama programları geliştirilerek uygulamaya konulmuştur.

Eğitimine Erken Başlanan İşitme Kayıplı Bebeklerin Dil Gelişimi Ve Sağlanan Eğitimin Özellikleri

Kaliteli eğitim olanakları sağlandığında işitme kayıplı çocukların dil gelişimlerinde önemli ilerlemeler kaydedildiği değişik çalışmalarla ortaya konmuş bulunmaktadır.

  • Moeller (2000) 5 yaşındaki 112 işitme kayıplı çocuğun kelime bilgisi ve akıl yürütme becerilerini incelediği çalışmasında 11 aylıktan önce aile eğitimi programlarında eğitim almaya başlayan çocukların kelime bilgisi ve akıl yürütme becerilerinin işiten yaşıtlarına eşdeğer olduğunu, eğitime ailenin katılımının da puanlar üzerinde anlamlı etkisi olduğunu bulmuştur.
  • Sugaya vd. (2015) implantlı çocuklarla yaptıkları boylamsal bir çalışmada farklı merkezlerde koklear implant uygulanan 210 çocuğun dil gelişimini incelemişler ve erken cihazlanan, eğitim alan çocukların dil becerilerinin geç cihazlanan ve eğitime geç başlayan çocuklara göre anlamlı derecede farklı olduğunu bulmuşlardır.
  • Stika vd. (2015) 5 aylık tanılanan ve eğitime başlayan orta-ileri derecede kayıplı 28 çocuğun dil puanlarının 12 ve 18 aylık olduklarında normal işiten yaşıtlarının seviyesine ulaştığını bildirmektedirler.
  • Bu çalışmalar erken tanılanan çocukların dil gelişimlerini sağlamak için erken dönemde eğitimin önemini ve eğitime aile katılımının önemini vurgulamaktadırlar.


Bu bağlamda değerlendirildiğinde Moeller vd. (2013) işitme kayıplı bebekler ve aileleriyle sürdürülen; aile merkezli olarak adlandırılan eğitim uygulamalarının temel ilkelerini aşağıdaki şekilde özetlemektedirler:


1. Erken tanı işitme kayıplı bebek hemen eğitim programlarına yönlendirildiği taktirde etkili bir uygulama olarak görülebilir.


2. Aile merkezli uygulamaların temel amacı ailelerle eğitim veren uzmanlar arasında dengeli bir iş birliği sağlamaktır. Aile-uzman iş birliği karşılıklı güven, saygı, dürüstlük, işbölümü ve sağlıklı iletişimle gerçekleşmektedir.


3. Uzmanlar ailelerin bilgilendirilmiş seçimler yaparak karar almasına yardımcı olmalıdırlar. Bu anlamda uzmanlar ailelerin özel eğitime ilişkin yasaları ve bu yasalarda tanımlanan haklarını öğrenmelerine rehberlik etmelidirler.


4. Ailelerin sosyal ve duygusal yönden desteklenmesi çocuğun gelişimi açısından önemlidir. Uzmanlar aileleri bu tür destek alabileceği kurumlar ve gruplara yönlendirmelidirler.


5. Aileler ve uzmanlar çocuğun dil gelişimini destekleyecek etkileşimli öğrenme ortamları oluşturmalıdırlar.


6. Çocuğun kullandığı işitme teknolojilerine (işitme cihazları, koklear implantlar, FM sistemler vb.) dair aileye bilgi sağlanmalıdır. Bu teknolojilerin etkin kullanımı çocuğun dil gelişimi için elzemdir.


7. Aile merkezli uygulamalarda çalışacak olan uygulamacıların çocuk gelişimini desteklemek üzere aileyle çalışma konusunda yeterli bir eğitim ve birikime sahip olmalarının yanında işitme kayıplı çocuklarla çalışmak için gereken uzmanlık bilgi ve becerilerine de edinmiş olmaları gerekmektedir.


8. Aile ve çocuğun ihtiyaçlarına göre bir ekip olarak çalışılmalıdır. Örneğin eğitimci, odyolog, dil konuşma-terapistinin yanı sıra çocuğun ihtiyacına göre fizyoterapist, nörolog, gelişimsel pediatrist gibi değişik alan uzmanları da ekibin bir parçası olmalıdırlar.


9. Çocuğun gelişimi düzenli olarak izlenmeli ve değerlendirilmelidir. İzleme ve değerlendirme sonuçlarına göre çocuğun ve ailenin ihtiyaçlarına göre program yeniden düzenlenmelidir.

10. Eğitim uygulamalarının kalitesi izlenmeli ve ihtiyaç ortaya çıktığında program yeniden düzenlenebilmelidir.

Türkiye’de Yenidoğan İşitme Tarama Programı Sonucu İşitme Kayıplı Bebeklerin Cihazlanma ve Eğitime Başlama Yaşları

Türkiye’de de yenidoğan işitme tarama programlarının yaygınlaşmasıyla beraber programdan elde edilen sonuçlara yönelik çalışmaların arttığı görülmektedir. Bununla birlikte tarama sonrası çocuğun tanılama, cihazlanma ve eğitime başlama yaşı üzerine sınırlı sayıda çalışmaya rastlanmaktadır.
• Yenidoğan işitme tarama programlarının erken cihazlanma ve eğitime yol açmadığı sürece anlamlı bir uygulama olmaktan çıktığı hatırlanmalıdır.
• Yenidoğan işitme tarama programlarında hedef erken eğitime başlayarak işitme kaybının dil ve konuşma becerileri üzerinde yol açacağı olumsuz etkiyi ortadan kaldırmaktır.
• Bu nedenle tanı ve cihazlanmayı geciktiren faktörler araştırıldığında bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli nedenin taramadan kalan bebeklerin risk grubunda değillerse ikinci basamak kontrol randevularına getirilmemesi olarak belirtilmektedir.
Eryılmaz vd. (2009) Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinde sürdürdükleri çalışmada ilk tarama sonucu kalan bebeklerin büyük bir bölümünün ikinci basamak kontrol randevularına gelmediklerini bildirmektedirler. Bu çalışmada ikinci randevuları verilen 189 bebeğin sadece 24’ünün ikinci basamak kontrol randevularına geldikleri görülmektedir.
Benzer bulgular Özcebe, vd.’nin (2005) Hacettepe’de yürüttükleri çalışmada da sunulmaktadır. Bu çalışmanın bulgularına göre taramadan kalan bebeklerin %2.04’ü kontrol randevularına gelmemişlerdir. Dolayısıyla bu bebeklerin arasında işitme kayıplılar varsa kaybın saptanması daha geç yaşlara kalmış görülmektedir. Bu çalışmalara ek olarak ülkemizde farklı merkezlerde tanı ve cihazlandırmada gözlenen gecikmelerin nedenlerini araştıran çalışmalara ihtiyaç olduğu söylenebilir.
Gecikme nedenlerinin saptanması, bu nedenleri önlemeye yönelik uygulamaların geliştirilmesine, bu sayede bebeklerin daha erken sürede cihazlanarak işitsel yoksunluğun minimize edilmesine destek olacaktır.

Image
Odyone

Hakkında Odyone

Odyone, odyoloji alanında bilgi paylaşımını ve topluluk oluşturmayı amaçlayan bir platformdur.

Copyright © 2025 Odyone. Tüm Hakları Saklıdır.
· Powered by Bradi.Tech·Gizlilik Sözleşmesi·
Powered by bradi.tech
Bize Ulaşın ↗